Okur Ken Dinle :
Selim Dindar
Türkiye’nin en talihsiz evlatlarından biri.
çok değerli biriydi. o hiç selim dindar olmadı. selim abiydi.
1980 darbesinden sonra açılan diyarbakır hapishanesinde üç yıl (dile kolay üç yil) kalmış sağ çıkan bir avuç kürd’den biriydi o… henüz 20 yaşındaydı. gencecikti.
o kadar güzel konuşurdu ki, her sözünde, her bakışında hayatı boyunca çektiği acıların, sıkıntıların ve dehşetli elemlerin izleri görülürdü. “kardeşim” diye hitap ederdi hep.
2004’te neşe düzel’e radikal gazetesinde verdiği röportajı okurken tüylerim diken diken olmuştu. bir insana yapılan bu işkenceleri, zulümleri bir insan yapamazdı. bunu yapanlar insanlıktan çıkmış olmalıydı. şöyle diyordu: “24 saat dayak vardı. mahkemede bir hemşerime tebessüm ettim diye bir gardiyan elime çivi çaktı. bir copu ısırtıp tekmeyle çeneme vurdular. ağzımdan dişlerimi copla birlikte çıkardılar. copla ağzımı yırttılar.
‘lağım içiriyorlardı’
bir ‘komutan co’ vardı. hücreleri geziyor, oturan olursa havlıyordu. o köpeğe biz ‘komutanım’ diye tekmil veriyorduk. herkesi avlunun ortasındaki lağıma sokup pislik içiriyorlardı. çok kişi işkencede öldü.”
gene hep barışı savundu hep… hiç kin gütmedi. en son üç yıl önce görmüştüm onu. mütebessim simasını hiç bir zaman unutmayacağım…
türkiye’nin en namuslu, en temiz ve en dürüst iş adamıydı o. kör kurşuna hedef oldu. babası gibi, abisi gibi o da feci şekilde can verdi.
diyarbakır hapishanesindeki mahkumlara yapılan işkenceleri, zulümleri ilk haykırabilenlerdendi. amacına da ulaştı… “bu kalp seni unutur mu” dizinini danışmanıydı yanılmıyorsam.
neşe düzel’in yaptığı röportajda insanın tüylerini diken diken yapan ardından gözyaşlarına boğan bir bölüm var:
“neşe düzel: diyarbakır cezaevi’ndeki mahkûmlardan dördü kendilerini koğuşta yakmıştı. kimdi o dört kişi?
selim dindar: ferhat kortay, necmi önen, mahmut zengin, eşref anyık. 1981’in sonlarında itirafçılık başladı. itirafçılar ayrı koğuşa kondu, onlara işkence yapılmadı. onlar, spor yapıp, televizyon seyrediyorlardı. itirafçıların sayısı da her gün artıyordu. bu dört kişi, itirafçılara ve işkenceye karşı eylem yaptılar.
neşe düzel: onlar kendilerini yaktığında siz orada mıydınız?
selim dindar: aynı koğuştaydım. ferhat kortay hemşerimdi, elektrik mühendisiydi, samimiyetimiz vardı. sabaha karşı saat üç sularında koğuşta müthiş bir patlama oldu. bir arkadaş alevlerin üstüne su döktü. alevlerin içinden bir ses geldi. ‘bu bir yangın değil, eylem. kahrolsun işkence, kahrolsun vahşet’ dedi.
alevler küçüldüğünde biz o dört insanı kafa kafaya vermiş gördük. ben ferhat hoca’nın başucuna gittim. eğildim, ‘hocam bir şeyler söyle’dedim. dişleri kenetlenmişti. tıslar gibi bir sesle zorlukla, ‘bana türküyü söyle’ dedi. ‘sevdalım’ adında çok sevdiği kürtçe bir aşk türküsüydü bu. ben ağlayarak türküyü söylemeye başladım. beni teselli etmek ister gibiydi. ağlamamam için bana tebessüm etti. tebessüm ederken yanaklarından etler dökülüyordu.
ruhun şâd olsun selim abi…Sansar Salvo & Heja – Anlat